İnsan hayatında bir yıl çok uzun bir süre. Peki devletler için de öyle mi? Devede kulaktır bir yıl devletler için. Hele binlerce yıllık bir geleneği olan devlet için bu süre çok küçük bir zaman dilimine tekabül eder.
Ancak devletler için de bazen, her yıl, diğer bir yılla eşdeğer değildir. Bu yüzden İlber Ortaylı, 19. yüzyıl Osmanlısı’ndan bahsederken “imparatorluğun en uzun yüzyılı” der. Sene olarak yüz yıllık bir dilimdir 19. yüzyıl. Ama bir imparatorluğun dönüştüğü, direnç noktalarının yavaş yavaş düştüğü bu dönem, sabahı bekleyen bir hastanın gecesi kadar uzundur. “Ne zaman aydınlanacak gökyüzü, ne zaman bitecek bu acı?” diye yatağında kıvrılan bir hasta vardır karşımızda. Ölmek üzere olduğunu hiç aklına getirmez. Sabah olsa, her şey güzel olacaktır.
Ama sabah bir türlü olmaz! Gece çok uzundur.
Ruslarla savaş, Yunanistan’ın bağımsızlığını ilân etmesi, Tanzimat, Kırım Harbi, Meşrutiyet, Düyûn-u Umumiye… 19. yüzyılla ilgili hemen akla geliveren olaylardır bunlar. Bunların dışında pek çok küçük savaş, isyân, ıslahat çalışması da cabası. Atlatılması zor bir dönemden geçmektedir Devlet-i Âli Osmanî… Batı kargalar gibi üşüşür, “o artık hasta adam” der. Nerede ve ne zaman punduna getirip bu dev cüsseli yaşı geçkin kahramanı yıkarımın planlarını yapar. Hasta adamın her gün bir yerinde yara çıkar, her gün acısı katlanılmaz hâl alır. İyileşmesi zor gibidir.
[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]