Yazarın istirhamıdır: Lütfen Zeki Müren’in diksiyonunu taklit ederek okuyunuz.
Şarkılara duygu seren, Çilelere göğüs geren, Dertli gönüllere giren İşte benim Zeki Müren…
Canımdan çok sevdiğim muhterem dinleyicilerim, sevgili Ayarsız okuyucuları… Cennet Rize’nin yağmurlu bir gününde huzurlarınızdayım ve çok bahtiyarım. Sizlere en sıcak sevgilerimi, en sonsuz hürmetlerimi martıların kanatlarında gönderiyor, bu sayfanın sahibi, ailenizin uluslara ilişikçisi Sidre Mete ile geçirdiğim kıymetli tatilden bir iki ayrıntıyı arz etmek istiyorum efenim…
Sidre ile gündelik telaşlarımızı unutduğumuz bir günde, içimin sevinçle dolup taştığı bir an, o çok sevdiğiniz, dinlerken hülyalara daldığınız güzide eseri icra etmeye başladım efenim. “Sevgimizin aşkımızın üstünden
Sene geçti, mevsim geçti, ay geçti
Rüyamızın hülyamızın üstünden
Yağmur geçti, dolu geçti, kar geçti”
Sidre bir yandan kahvesini yudumluyor, bir yandan da beni dinliyordu. Âniden duruverdi, “Zekiciğim” dedi, “amma da dramatize ediyorsun! Al biraz Ayarsız oku, ruhun romantizm hastalığının fazlasından kurtulsun.”
“Ben Ayarsız’ı okuyorum efenim! Zevkle okuyorum, şevkle okuyorum. Israrla belirtmeme lüzum yok fakat biliniz ki, bütün ilgimle, dikkatimle takip ediyorum efenim. Hatta son sayınızda Oğuzhan Murat Öztürk beyefendinin ‘Anne ile Şair’ başlıklı yazısını okuduktan sonra Azerbaycan’a gitmek, Anadolu ruhundan bir parça taşıyan o güzel insanların huzurunda bulunmakla bahtiyarlığın en büyüğünü tatmak istedim” dedim. Sidre de “Ne duruyoruz Zekiciğim, hadi gidelim” dedi.