Bundan dört yüz yıl kadar önce modern çağın Anglosakson feylesoflarından Hobbes sülalesinden Thomas efendi, devleti bir toplumsal sözleşme olarak tanımlamıştı. Onun çok başlı ejderhası ve bu ejderhanın dört başı mamur bireylerinin “karşılıklı yaşam hakkı için belirli özgürlüklerden vazgeçmek” sonucu vücut bulan devlet aygıt fikri, kendisinden yüz yıl sonra Rousseau’yu da derinden etkilemiştir. Bu iki şahsın “toplumsal sözleşme” fikri günümüze kadar pek az müdahale ile farklı şekillerde gelişmeyi başarmıştır. Henüz Huntington vücut bulmamış olduğundan, adı tam koyulamamış medeniyetler arası kültürel ayrışmada o dönem tek başına Batı’yı temsil etme mecburiyetinin altında pek bir keyifle ezilmekte olan Avrupalılar, bu toplumsal sözleşme kavramına sıkıca sarılmışlardır. Doğu’da, devletten daha muteber hiçbir şeyin olmaması anlayışıyla, kendi devlet anlayışları arasındaki farklılığa şaşırmalarının esbab-ı mucibesi bu olsa gerektir. Esasında kültürel ayrılığın kendisini en açık olarak gösterdiği hususlardan birisi de bireylerin devleti algılama şeklidir.
Doğu toplumları açısından bakıldığında, devletin algılanma şeklindeki temsil mecburiyeti de epey geniş bir tarihî süreç boyunca Türkler tarafından yerine getirilmiştir. Bu anlamda devlet kurmak ve yıkmak konusunda pek mahir olan milletimizin devleti algılama yolundaki felsefî eğilimi, üzerinde ciddî şekilde araştırma yapılması gereken konulardandır. İşte bu ay size tanıtmak istediğim kitap, biraz da yukarıda üzerinden geçtiğim anlayış doğrultusunda ele alınabilecek eserlerden birisi. Suraiya Faroqui’nin Alfa Yayınları’ndan çıkmış olan “Devletle Başa Çıkmak” isimli kitabı, 16. ve 17. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nda birey ile devlet kavramı arasındaki ilişkinin irdelendiği bir kitap. Kitabın önsözünde, Avrupalıların Osmanlı İmparatorluğu siyasal yapısını, bireylerin taleplerini yansıtmaktaki tutumlarını anlamakta nâkıs kaldığı hususundan güzel bir şekilde bahsedilmiş. Özellikle feodalizmin pençesinden henüz kurtulan Batılı akademisyenlerin, Osmanlı İmparatorluğu’nu anlama sürecinde kendi üretim tarzları, sistem yapıları ve sosyo-politik bakış açılarını kullandıklarında neden başarısız olduklarını özlü bir şekilde anlatıyor. 16. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu içerisinde ve Anadolu özelinde, bireyin sultan ile devlet aygıtını farklı yorumladığı yönündeki tespitler, devlet kavramını anlamlandırma konusundaki kültürel farklılığın anahtarı konumunda.