0,00 TRY

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

THE GOOD, THE GOOD AND THE UGLY

 

Yavaş yavaş bu dünya üzerindeki en iyi insan olduğuma kanat getirmeye başlıyorum. Aslında uzun zamandır bu yakıştırmayı çeşitli ağızlardan fazlasıyla duyuyorum. Ne kadar iyi bir insan olduğumun artık farkındayım. Oğlum ben çok iyi biriyim lan. Valla bak inanmıyorsan benimle biraz vakit geçirmeyi dene. Aynı şehirdeysek bir şeyler içebiliriz meselâ. Yok hayır çok uzaktaysan şayet mesajlaşabilir, araşabilir yahut görüntülü konuşabiliriz. Ve uslu bir çocuk olursan belki bir gün beni görebilirsin de. Emin ol en sonunda benim iyi biri olduğuma kendini ikna edeceksin.

Segio Leone’nun The Good, The Bad and The Ugly’sini biliyorsun. Tuco ve Blondie’ın tuhaf bir bağı bulunduğunu ve ortaklıklarının film boyunca aslında hiç bozulmadığını filmin sonunda anlıyoruz. Peki ya Melekgöz nerden çıktı? Bu hınca hınç kötülük dolu karakter neden sonunda yenilmeye mahkumdu? Kötü olduğu için diyeceksiniz. Sonunda iyiler mutlaka kazanıyor mu? Böyle şeyler sâdece filmlerde veya duygularınızdan yola çıkarak ceplerinizi sömürmek isteyen reklamlarda karşınıza çıkar cağnım okur. Nitekim, gerçek hayatta sonunda iyiler mutlaka kazanmıyor.

[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]
spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz