Bizim mahallede, çocukluğumda, “İpi Kopuk” sıfatlı “Necmi” isimli bir genç vardı. Saçıyla, kıyafetiyle hiç de alışık olunmayan bir tipti. Ancak onun saçının başının ne olduğu beni o yaşlarda pek ilgilendirmiyordu, isminin önündeki sıfatıylaydı benim derdim. Kafamı kemiren soru netti: Kendisine niye ipi kopuk deniliyordu? Bu “ipi kopuk” sözünü her çocuk gibi direk kullanılış biçimiyle anlamış, “Necmi”nin kopan ipini bulma uğraşına girmiştim bile. İlk olarak da abime, “Necmi Abi’nin ipi nerede kopmuş, bulalım da verelim” diye sâfiyane bir şekilde sormuştum. Abim o gün bir küçüğün anlayabileceği bir şekilde bu “ipin” benim bildiğim iplerden olmadığını, “Bazı insanlar hayatlarını çok savruk, çok sorumsuz, aylak, serseri bir şekilde yaşarlar, hayatla bağlantıları bizimki gibi değildir, Necmi de bunlardan biri, bu nedenle ona ‘ipi kopuk’ derler” diyerek anlatmaya çalışmıştı.
Mahallemizin bu “ipi kopuğu” hiçbir işte dikiş tutturamamış, neredeyse şehrin bütün esnafının çıraklığını yapmıştı. Her işinden de “uyumsuz”luğu nedeniyle çıkarılmıştı. Daha sonra ne yaptı bilmiyorum, nasıl bir hayat sürdü haberim yok, ancak Necmi’ye takılan bu “kopukluk, serserilik, aylaklık” sıfatları yıllar sonra tarihî bir metin okurken yeniden karşıma çıktı… Bizim mahallenin “Necmi”sine taktığımız bütün bu lakaplara orada yeniden rastladım…
Osmanlı’da II. Meşrutiyet’in hemen ardından serserileri, kopukları, külhanbeylerini kapsayan hacimli bir nizamnâme yayınlanmış. Açıkça itiraf etmeliyim ki bu nizamnâmeye rastladıktan sonra ben de serserilik konusunu gerçekten ciddîye almaya başladım. “Serserilik” müessesesinin “müesses nizam”ı doğrudan etkilediğini bu nizamnâmeyle iliklerime kadar hissettim. Öyle ki, evimin giriş kapısının hemen karşısındaki dolaba da 1909 yılında çıkarılan o meşhur “Serseri Mazanna-i Sû’ Eşhâs Hakkında Nizamnâme”nin “serseri” tanımını asmış bulunmaktayım.
Serseriliğin kitabını yazacaklar -hatta bu yazı sonrasında “serseri” olmaya karar vermişler de çıkabilir- serseriliğin tanımından tutun da raconuna kadar bütün ayrıntılarını öğrenmek isteyenler, bu nizamnâmeden işe başlayabilirler.
Sözlük anlamı “Ötede beride başıboş gezen” olan serserilik, nizamnâmenin birinci maddesinde şöyle betimleniyor: “Hiçbir kâr ve kisb ile meşgul olmamak ve muayyen ve daimi ikametgâhları bulunmamakla beraber taayüş ve idarelerini vesait-i meşrua ile istihsal eylemekte olduklarını ispat edemeyip şurada burada gezmekte bulunan eşhas serseri ve meçhul-ı ahval ad olunur.”