Türk bilim tarihçisi İhsan Fazlıoğlu, mensup olduğumuz kültürün nasıl bir nazarî düşünce tecrübesi yaşadığı, bu kültüre mensup insanların ne düşündüğü, nasıl düşündüğü ve niçin düşündüğü sorularına yanıt aradığı “Kayıp Halka” isimli eserinde, kendine has üslûbuyla; “Herhangi bir konuda bir seyir defterinin düzenlenebilmesi için yolun mahiyeti, yolcunun hüviyeti ve yükün muhtevasının açıklığa kavuşturulması” gerektiğini ifâde eder. Zira o şeyin tarih içinde nasıl bir etkileşim ve dönüşüm geçirdiğinin dikkate alınmadan tanımlanması, kavramın tarihî bağlamlarındaki anlamından kopuşuna neden olur. İşte “Turan” tam da böyle, tarih ve coğrafya içinde başkalaşım geçirmiş bir kavramdır. 19. yüzyıla kadar kadim metinlerde coğrafî bir niteleme olarak yer bulan Turan, önce Avrupa’nın ortasında Germen ve Slav kabileleri arasında yalnızlaşan Macarların “doğuya yöneliş” doktrinine, ardından da jeopolitik bir siyaset tezi hâline evrilmiştir. Turan ve Turancılığın, İttihat ve Terakkî marifetiyle Türkiye’ye intikâli de yine Batı merkezli dünya tasavvuruna karşı, merkezinde “bozkır” tarih ve kültürünün yer aldığı bir medeniyetin inşası iddiasıyla gerçekleşecekti. Dolayısıyla Türk Turancılığı da ünlü İngiliz coğrafyacı Mackinder’in tâbiriyle “dünya adası”na yönelik hâkimiyetin büyük bir mekân felsefesine sahip olmaktan geçtiği düşüncesinden besleniyordu. İttihat ve Terakkî’nin bu yönelişi, Pantürkist amaca mâtuf muhayyel bir imparatorluk rüyası değil, ana kaynağa dönerek “dünya adasının kalpgâhı” olan Asya’yı yeniden kurma amacına yönelikti.
[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]