13. Kayıt
İtiraf ederim ki Corona Günlükleri yazılarımı tek oturuşta yazmıyorum. Dosya içinde ayrı ayrı sayfalar oluşturuyorum. Aklıma bir şey geldikçe not ediyorum. Bu yaptığım bana bitirdiğim yazının üzerine bir başka notu kaydetmeme mal oldu. İşin tuhaf tarafı birkaç ayrıntı dışında ne yazdığımı hatırlamıyorum bile.
Sanırım önümüzdeki ay alacağım maaşla bir kütüphane siparişi vereceğimle alakalı bir bölüm vardı. Salona yapacağımız kütüphanenin hem babamın hem benim için oyalayıcı, hoş bir uğraş olacağını not etmiştim.
Bir de Göktürk Ömer Çakır’a bir parantez açtığımı hatırlıyorum. Bu ele avuca sığmaz adamın ani durulmasına değinmiştim. Göktürk son dönemde yalnızca kilo vererek görüntüsünü değiştirmedi aynı zamanda hal ve tavırlarına müthiş bir oturaklılık ve vakar da hâkim olmaya başladı. Muzipliği sabit; mânâsızca yapılmış bir hata, değerlendireceği belden aşağı bir pas atılırsa sizi yine ananızdan doğduğunuza pişman edebilir. Ancak muzipliğin, hazırcevaplığın üzerine cuk oturduğu bu ilginç adama ağırbaşlılık da bir hayli yakışmış görünüyor. Bir başka değişiklik de müthiş bilgi birikimine rağmen umuma karşı konuşmakta sıkıntılar yaşayan Göktürk’ün bu konudaki sıkıntılarını aşmış olması. Canlı yayınlarda son derece rahat ve kendinden emin.
Sultan Aziz yazısını bitiremedim. Gece biraz daha denerim. Üzerimde büyük bir gerginlik mevcut. Neden böyle müvesvis bir adam oldum. Yüzümü güldüren tek bir ayrıntı yok. Doğan her gün bir öncekinin tekrarı gibi. Ayın kaçıncı hangi günündeyiz bu bile manasını yitirmeye başladı. Yarın belki de üzerime yapışmaya başlamış eşofmanlarımı çıkartır dışarıya çıkacakmış gibi giyinirim. Saçlarımı kendi kendime kazımak iyi fikir olabilir mi? Sanmıyorum. Veysel Gökberk Manga’nın beni artık sevmediği evhamını yenebilir miyim? Sanıyorum yenebilirim. Sevmiyor ama artık sevmiyor, bu kesin. Şaka bir yana son Ankara ziyaretimde o tonton suratlı sevimli adamı göremedim ve özledim. Niye sevmiyor artık yahu. Hay Allah.