Kulaklarımı, meraklı bir çocuk edasıyla tırmalayan yağmur sesi, tenimi saran, biraz daha sürse titretecek, üşümeyle karışık bir ferahlık hissi ve saç köklerimi derininden kuşatan müphem bir baş ağrısı oluyor bu sabahın günaydın deyişi. Yerimden doğrulur doğrulmaz kafamı pencere hizasına getirerek dışarıyı süzüyorum. Deniz alabildiğine griye boyanmış, penceremi yağmur damlaları süslemiş ve fırtına, tüm hiddetiyle görüş mesafemizin kudretine kastetmişti. Göreceğim bir şeyin varlığından da söz edemem gerçi.
“Günlerdir, haftalardır ve belki de sayamadığım aylardır süren bu sürüncemenin nihayetinde ne olacağını daha ilk günden merak etmiştim. Bir bahar gibi gelişinin akabinde, sıcak iklimler gibi kendine tutsak etmiştin. Ve sonra… Sonrası da sonbahar gibi işte. Öyleydin. Tüm mevsimlerin terkibi değildin. Salt bir sertlik, acımasız bir iklim, soğuk karanlıklar kadar aydınlıktın.”
Yazının Devamı Ayarsız Dergisinde
Aylık fikir, kültür, sanat ve edebiyat dergisi Hâlet-i ruhiyemiz: Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.