“Floransalı elçiler, kalbi derinden yaralı yaşlı papanın Türk tehlikesi hakkında resmî bir konuşma yaparken gözlerinin yaşardığını görmüşlerdi.”1
Şüphesiz, kendilerini sohbet içerisinde ansızın tarihin derinliklerinde bulan entelektüellerimiz ve yine kadim tarihimizi çat pat konuşurlarken kaçınılmaz son olarak, “Ah şöyle olsaydı!” saatlerinde hayal güçlerini zorlayan tarih sever insanlarımız, ekseriyetle Fatih ve İtalya teşebbüsüne değinmeden geçemezler. Bu mesele, halk arasında çoğu zaman birkaç kuru ve bayat cümleyle geçiştirilen, ki bu ekseriyetle, “O çizmeye benzeyen İtalya’nın topuğunu aldık da tamamını ele geçiremeden zehirlediler koca Fatih’i” şeklindedir. Hakkında çoğu zaman asılsız yahut da eksik bilgi sahibi olunmasından dolayı ortaya sağlıklı fikirler çıkmadığını düşündüğüm bir meseledir bu İtalya teşebbüsü. Ancak beni aralarında en çok üzen bu yazım için araştırma yaparken karşılaştığım akademik(!) çalışmalardır. Bu çalışmalarda ne yazık ki, bazı unvanlı profesörlerin kalemi, ilmî ciddiyete aykırı bir şekilde yazılarının bağrından yükselen romantik ecdat propagandasına yenik düşmektedir.
Bizde her ne kadar hak ettiği önem verilmese de, bence Fatih ve onun İtalya ile olan münasebeti hem Fatih’in hükümdarlığı ve idealleri hakkında bize eşsiz bilgiler sunuyor hem de Doğu ile Batı arasındaki yüzlerce yıldır süregelen savaşı bambaşka bir perspektiften gözler önüne seriyor. Batılı tarihçiler de bunun farkına varmış olacaklar ki henüz Fatih hayattayken, bu münasebeti her yönüyle kayıt altına almak istemişler ve onların kaleme aldığı dokümanların hepsi olmasa da birçoğu günümüze ulaşabilmiştir.