‘Keşke’ diyorum içimden, keşke… Çocuk kalsaydım hep. Yaşadığı dünyaya ve memleketinde olan bitenlere Fransız… Televizyonda yalnızca çizgi film izleyen.
Çizgi film saatlerinde yüzünde güller açan. Mutlu olan küçük şeylerle, bir çocuk.
Dertlerim, bir kibrit kutusunu dolduramayacak kadar küçük olsaydı keşke. Yaşamın tahammülfersa adâletsizliği, memleketimin sorunları, demokrasisizliği ve encamı değil de bisikletimin tutmayan freni, oyuncaklarımın çabucak kırılması ve mahallemin çocuklarına sürekli taso kaybetmek… olsaydı keşke dert ettiklerim. Ve patlayan plastik toplarım…
Herkes çocuk olsaydı keşke, çocuk kalsaydı…
Zaman istop etseydi, büyümeseydi kimse.
Sâdece terlik yediğim zaman aksaydı gözlerimden yaş, haşarılık yaptığım vakit, annemden…
Özlem, özlem, özlem.
Ders çalışmadan okula gittiğim günleri özledim ben. Fevkâlade asabi ilkokul öğretmenimin karşısında, ders sırasında, endişe ile başımı öne eğdiğim günler…
Uğruna oluk oluk para akıttığım çarpışan arabalar… Elime para geçince,
aç karnına, soluk soluğa, playstation salonuna koştuğum günler…
Grup hâlinde, kapı kapı gezip şeker ve para topladığımız bayramlar…
Elimize para yerine şeker tutuşturana, düşman misali kaşlarımızı çatarak baktığımız günler…