Öncelikle bu yazıya başlamadan evvel birkaç uyarı yapmam gerekiyor. Bu yazıyı çocukların ulaşamayacağı yerlerde ve oda sıcaklığında muhafaza ediniz. Yine bu yazıyı çalkalamadan okuyunuz. Ve son olarak yazıyı okumaya buradan başlayınız.
27 Haziran 2015 tarihinde yağmurlu bir Konya akşamında, 2009 tarihinde aldığım ilk yaranın üzerine çok ciddî yaralar aldım ve 28 Haziranda saat 03.00 sularında öldüm.1 Ben ölürken birçoğunuz yataklarında uyuyordu. Dolayısıyla ölümümden hiç birinizin haberi olmadı. Ölümümden haberiniz olmadığı için ne mahalle camiinden bir salâm okundu ne de cenaze namazım kılındı. Bütün bunlar olmadığına göre defnedilmediğimi söylemem gereksiz olacaktır diye düşünüyorum. Öldüğü hâlde bir insanın defnedilmemesi kadar kötü bir şey yok. Ama daha kötüsü siz acı çekerek ölürken insanların bundan habersiz bir şekilde olağan yaşantılarına devam etmesi. Ama durumum daha doğarken ölenlere nazaran biraz daha iyi. 28 Haziran 2015’te öldüğüm için şu an -teorik olarak- bir ölünün yazısını okuyorsunuz. İşin bir başka boyutu daha var. Siz bu yazıyı okurken ölüyor olabilirsiniz ya da çoktan ölmüş olabilirsiniz. Veyahut siz bu yazıyı okurken çevrenizde birçok insan ölecek ve siz fark etmeyeceksiniz. Yine siz bu yazıyı okurken “klavye mücahitleri”ne an be an katılımlar oluyor. Siz bu yazıyı okurken binlerce kadın sosyal paylaşım mecralarında -gerçekten güzel olup olmadığını pek de önemsemeden- “yine mi güzeliz, yine mi çiçek” temalı paylaşımlar yapıyor. “Güzellik göreceli bir kavram” diyenlere de “Güzelliğin bir yere kadar göreceli bir kavram” olduğunu söylüyorum. Neşet Ertaş’ın sesi güzel midir? Doğru cevap, kişiye göre değişir değil, güzeldir olacak. Neşet Ertaş’ın sesinin kötü olduğunu iddia eden bir insanın yapacağı ilk şey bir kulak burun boğaz uzmanına görünmek olmalıdır. Ya da Fethiye güzel midir? Cevap güzeldir olacak. Bu gibi durumlarda güzellik kavramının görecelilikten sıyrılıp gerçekliğe erişmesine “durumun rölatifliğinin kalkması” diyoruz. Bu yasayı sâdece güzelliğe değil, çirkinliğe, yakışıklılığa, sempatikliğe vs. uygulamak da mümkün. Sempatiklik demişken bir ara yine sosyal medyada ilgili durumla alâkalı fotoğrafı atıp “…… da mı yapmayah/içmeyeh/ gezmeyeh” gibi kalıplarla paylaşan ve sempatik olduğunu sanan insanlar vardı. “Kardeşim size, ‘çay içmeyin, gezmeyin’ diyen yok. Kendi kendinize gelin güvey olmayı bırakın”. Neyse ki bu insanların sayılarında gözle görülür bir düşüş olduğu için gerçekten ben de sizler kadar mutluyum. Aslında gerçekten kolay kolay mutlu olmam ve bir şeyleri kolay kolay beğenmeyen birisi olduğum için “memnuniyetsiz” sıfatına mâruz kalmış bir insanım. İnsanoğlu gerçekten memnuniyetsiz ve açgözlüdür. Bir olay/durum karşısında “keşke şöyle olsa” şeklinde temennide bulunup temennisi gerçekleştikten sonra “kişki bişki bir şiy istisiydim” diyen varlığa insan denir. Açgözlü olmak pekiyi bir şey değildir ve bu açgözlülük sizi lânet olası bir pislik yapar.
[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]