Her sayıda Haberaxi’ye dönmek için hevesleniyorum, ancak bir türlü beceremiyorum. Ülke gündemini takip etmek dünyayı takip etmekten daha zor, terör olayları öylesine yoğunki cinayetler bile haber olmuyor. Kendinize bir sorun, son bir ayda kaç cinayet haberi okudunuz? Peki, kaç terör olayına şahit oldunuz? Cinayet olmadığından mı? Hayır tabiî ki, katiller teröristlerin elinden gündemi alamadığından…
Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde Rus Büyükelçisi, bir polis memuru tarafından öldürüldü. Bundan üç gün önce de Kayseri’de askerlerimiz hain bir saldırı ile şehit oldu, bundan bir hafta önce ise Beşiktaş’ta polislerimiz ve vatandaşlarımız katledildi. Bunca acıyı bir kenara bırakıp, nasıl gündelik hayata dönebiliriz, nasıl sinemaya gidip patlamış mısır yiyebiliriz, şehit çocuğunun gözündeki yaşı gördükten sonra nasıl olur da kendi çocuğumuzun elinden tutup gezmeye gidebiliriz? Olmuyor, yapamıyoruz, olağanlaşmak olağanüstü bir hâl aldı, cenaze namazları vakit namazlarından fazla kılınıyor, her hafta millî yas ilân edilecek düzeyde yıkımlar yaşıyoruz. Yine de yıkılmıyoruz, yine de ayaktayız, sanki toprağa düştükçe fidan veriyoruz, her acıyla filizleniyoruz…
Peki, dünyada neler oluyor? Biz her gün acılarla yoğurulurken, diğer toplumlarda oluşan farklı gündemlere kısaca bir göz atalım, bu vesileyle de Haberaxi’ye dönüş yapalım:
Pagan Papazı
Ehliyetlerimizi ve kimliklerimizi değiştirmeye hazırlandığımız bugünlerde, “Ehliyetlerde başörtüsü olacak mı, olmayacak mı”, “kimliklerde din hanesi olsun mu, olmasın mı” diye tartışa duralım Amerika’da bir pagan papazı kafasına taktığı boynuzları inancının bir gereği olarak görmüş ve çektirdiği resmi ehliyetinde kullanmış. Yetkililer kafasına taktığı bu boynuzun ehliyette olamayacağına kanaat getirmişler ve resmi lisansın üzerinden çıkarttırmışlar. Papaz ise ısrarla boynuzların inancının bir parçası olduğunu ve ehliyet üzerinde durması gerektiğini savunmuş, ancak netice alamamış.
Sizce de ufuk açıcı değil mi? Sırf inanç özgürlüğü üstünden bir özgürlük okuması yaptığımızda yarın bir paganın kendine âit bir dünya istemeyeceğinin garantisi var mı? Meselâ “Hâkimler başörtüsü taksın mı takmasın mı?” şeklinde basitleştirilen bir tartışma haberdeki noktaya kadar gidebilir mi? Örneğin gelecekte yanında süpürge taşıyarak kötü ruhları süpürdüğüne inanan bir savcımız olsa, bu savcının duruşma salonuna süpürgeyle gelmesine izin mi vereceğiz? Cevabını zamanla bulalım…