Yine böyle bir eylüldü. Beş sene önceydi. Evime beş dakikalık mesafedeki o hastanenin, ilaca kesmiş bir odasında, bu toprakların yetiştirdiği çok büyük bir isim, bir halk kültürü devi, Anadolu’nun Garip’i, terk-i dünya eyledi, akarken can özüne, sel gizli gizli…
Nam-ı diğer “bozkırın tezenesi”, hepimizin Neşet Baba’sı, büyük ozan Neşet Ertaş; neredeyse yanı başımdan uçup gitmişti bir başka âleme. Çok üzüldüm. Çok üzüldük, milyonlarca seveni ile birlikte, çok ama…
Bin dokuz yüz otuz sekiz senesinde, ozanlar diyarı Kırşehir’imizin Çiçekdağı ilçesine bağlı Abdallar, diğer ismiyle Kırtıllar Köyü’nde, ben de gülemedim dediği yalan dünyaya merhaba dediğini biliyoruz. Adını andığım Kırtıllar Köyü, nüfusu tamamen Abdallardan mürekkep olan bir aşiret köyü idi. Köyün, çevrede “Abdallar” adıyla anılması da bundan olsa gerek.
Merhum üstadımızın babası; bir başka dev, bir başka büyük ozan ve bağlama ustası, aynı zamanda da Orta Anadolu Abdal Müziği geleneğinin gelmiş geçmiş en büyük ismi olan merhum Muharrem Ertaş’tır. Etkilendiği tek kişinin, babası Muharrem Ertaş olduğunu hemen hemen her söyleşisinde belirtir, Üstad. Kendi ifâdesi ile “Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız” diye tespit eder bu durumu.
Bin dokuz yüz otuz sekiz cihana
Kırtıllar köyünde geldin dediler
Babama Muharrem, anama Döne
Dediysen atayı bildin dediler
Bu bizim Neşet Baba var ya daha beş altı yaşlarında ya vardı ya yoktu ki önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Muhterem pederi Muharrem Ertaş ile birlikte gittikleri düğünlerde derneklerde, babasına kemanıyla eşlik ediyor, ekmeklerini, rızıklarını bu şekilde kazanıyorlardı. Bu hayat gailesinden mütevellit, daha çocuk yaşlarında; Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Kırıkkale, Kayseri, Yozgat, Keskin, Yerköy gibi şehirleri, neredeyse tüm köyleri ile birlikte gezdi, gördü, oraların halk kültürü ile hemhal oldu. Bozkırın Tezenesi; bozkırı adım adım geziyor, yudum yudum içiyor, ilmek ilmek nakşediyordu önce kendi benliğine, sonra da tabiî ki tüm halkına, kendisine gönül ve kulak veren milletine…
O zaman babamdan öğrendim sazı
Engin gönül ile hakka niyazı
O yaşımda yaktı bir ahu gözü
Mecnun gibi çölde kaldın dediler