Şimdi, ne ardına ne de önüne bakarak, müspet duygularımın mütemmim cüzünü yanına alıp da gideceksin. Sağını solunu buğday tarlaları süsleyecek kuvvetle muhtemel. Güneş doğudan yükselecek, sen gönlümün ırağına düşerken. Farklı iklimlerin kırağı düşmüş sabahlarının paydasını paylaşacağız seninle. Seherlerin maruf soğuğu iliklerimize kadar işlerken hiçbir parantezin kudreti kâr etmeyecek. Uluorta kalıvereceğiz bilinmeyen pek çok denklemin göz hapsinde. Merakına râm olmuş nazarlar tüketecek bendimizin mukavemetini.
Cevabı meçhul her sorunun müsebbibiymişçesine tavırlar takınacağız. Şeref telâkkisi sayacağız bu mahcubiyetle yaşamayı. Yıldızların haşmetine sığındığımız her gece kabul etmeyecek bizi sinesine. Sine sine sokulacağız geceden yadigâr üç beş karanlık hüzmesine. Ferahlık ve gönül dinginliği bulamayacağız elbet. Aramıyoruz ki bulalım. Biz bu derdin, ızdırabın meftunuyduk seninle. Öyle de kalacağız.