Gözleriyle, gönülleriyle, dudaklarıyla aynı anda tebessüm edebilen çocuklardık.
Bizi öldürdüler!
Bayrağı sevdik, toprağı sevdik. Âdem’in oğlunu, Havva’nın kızını sevdik. Dağı-taşı, kurdu-kuşu, kazanda pişen aşı sevdik…
Bizi sevmediler!
İncitmeyelim, inciniriz dedik. Kıracağımız yerden kırılacağımızı bildik! Acı vermektense acı çekmeyi yeğledik…
Bizim boğazımızı düğüm düğüm ettiler!
İstedik ki, faydalı olalım. İstedik ki, müşkülü olanın sırtını sıvazlayalım. İstedik ki, gönüllerde çağlayalım.
Bizim gül tutan ellerimizi kırdılar! Tatlı sözlerimizi çaldılar!
Bizim Fıratımıza kıydılar!
Fırat…
Karınca ezmemek için parmak ucunda yürüyenlerin ne ilki, ne de sonuncusu…
Fırat, pür-ü pak bir peygamber uykusu…
Fırat, içmeyi bilene en tatlı su…
Bizi yârsız, uykusuz, dermansız bıraktılar!
Bizim canımızı aldılar!
Bekledik ki, adımıza sahip çıkılsın. Bekledik ki, Fırat “evlâdım” denilerek bağırlara basılsın! Bekledik ki, ellerimiz tutulsun, kanımız sorgulansın!
Bizi yalnız bıraktılar!
Türküler okuduk, ağıtlar yaktık. En güzel şiirlerin mısralarını, martıların kanatlarına taktık. Ey ahali! Bizler de sevdalandık!
Bizim aşkımızı dahi haram kıldılar!
Bizim günümüzü kararttılar!
Bizim Fıratımıza kıydılar!
[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]