0,00 TRY

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Cyberpunk: Yüksek Teknoloji ve Sefil Hayat

Türkiye’ye bunca uygun olup da zihnimizdeki imgesel sabit fikirlilikten ötürü üvey evlat muamelesi gören başka bir kültür daha yoktur: Cyberpunk.
Tabiî bu tespitimde Türkiye’yi İstanbul’dan ibaret zannetme hastalığının da etkisi olabilir ama konumuz bu değil. Bu yazı dizisinde ısrarla ihmal edilen ya da yalnızca Blade Runner (ve klonlarından) ibaret sanılan Cyberpunk kültürünün nasıl bir hazine olduğundan ve günümüz Türkiye’si ile nasıl eklemlendiğinden bahsetmeye çalışacağım.
“Gelecek” ve “bilim kurgu” dendiği zaman insanların aklına düşen ilk cemre genellikle başka gezegenler, kurgusal ırklar veya süper-güçlü kahramanların mücadelesi oluyor. Hâlbuki Cyberpunk, yaşananların yakın geleceği olmasından mütevellit en acımasız, en karanlık ve belki de en gerçekçi bilim kurgu türüdür. Sözcüğün Türkçeleştirilmesi konusunda ne yazık ki yine dil alışkanlıklarımıza has bir talihsizlik hâkim; o sebeple Yapı Kredi Yayınları’nın 1997 baskılı “Siberuzay” sözlüğünde dikte edildiği gibi, Cyberpunk’a “Siberpunk” demeyeceğim. “Cyberpunk” bence hâlâ Türkçe karşılığı bulunamamış bir kavram ve kozmik bir ironi olarak, hem ABD’de hem de AB’de telif hakkıyla korunan bu sözcük, bu kültürün kendisine cuk oturuyor. Adını koyarken Kamet getiremedik belki ama, en azından ne olduğunu tanımlayabiliriz: Cyberpunk nedir?

Cyberpunk Nedir?
Cyberpunk, yapay zekâ ve sibernetik gibi, gelişmiş teknolojik ve bilimsel “başarıların” halk kitlelerini sosyo-iktisadi bir çöküntüye veya radikal değişimlere uğratmasını konu alan, füturistik bir arka planda sosyal düzendeki değişiklikleri işleyen -ya da bu öngörülerle günümüzdeki uygulamaları eleştiren-, çok büyük oranla yakın gelecekte geçen ve distopik tonları olan bir bilim kurgu türüdür. Cyberpunk’ı tanımlarken sık sık atıfta bulunulan “Combination of lowlife and high tech” / “Yüksek teknoloji ve sefil bir yaşamın karışımı” söylemi, bu türün kitab-ı mukaddesi sayılan William Gibson eseri Neuromancer’ı anarken kullanılır. Bu söz aslen Gibson’ın kısa hikayesi “Burning Chrome” için, bir başka bilim kurgu yazarı Bruce Sterling tarafından söylenmiş ve Neuromancer’ın sarsıcı etkisiyle, tüm türü kapsar hâle gelmiştir. “Lowlife” derken, Türkçe çevirisinin yanı sıra kastettiği şey ile de ele almak lâzım; çünkü sözü edilen hem “toplumun alt kesimindeki yaşam” hem de “yüksek teknolojinin” beraberinde getirdiği bir düşkünlük ve sefalettir.

[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]
spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz