Saçlarım Amerikan traşı, boy 1.20’yi geçmemiş, üzerimde mor bir elbise… “Altına terlik giymek istiyorum” diye ağlıyorum. Yakarışlarım ne çâre, annem rugan ayakkabıları söylene söylene geçirdi ayağıma. Mutsuzluğum parmakla gösterilecek büyüklükte, bir karış suratla çıktık evden. Annemin beşinci dereceden bir akrabasının, etrafa göre “Böyle giderse evde kalacak yaştaki” kızının düğünü var. Kısaca Zeynep Abla’nın düğünü.
“Deneme, bir-ki, bir-ki ses veriyorum sı-e, sı-e evet bayanlar baylar bu parçamız bütün kaynanalara gelsin diyoruz o zaman hobaaa eller havaya…”lı cümlelerin ardından, bir klavye ve iki hoparlörlük dev orkestranın düğünlerde sınırsız eğlence vadettiği zamanlar. Hani şu saç modellerinden akrabalık derecesinin ölçebileceği düğünlerden. O dönemler, Pamuk Prenses’in prensle olan ilişkisini sorgulamaksızın sâdece kabarık elbisesine odaklandığım, yeteri kadar ısrar edersem bakkaldaki her çikolatayı aldırabileceğime inancımın tam olduğu dönemler. Demek yaşım altıyı geçmemiş.