Hayata dair ne biliyorsak…
Sözlerden, telkinlerden, nutuklardan değil, hayatın bizzat kendisinden öğrendik.
Türlü dertlerle, çâresizliklerle, sabır sınavlarıyla pişerken…
İyiliğe dair ne biliyorsak…
Kötülüğün günaşırı dokunduğu, kırdığı yerlerimizden öğrendik.
Yüreğimizden ve beynimizden; aklımızdan…
Kötülüğe dair ne biliyorsak…
İyiliğin ve zenginliğin arada bir isabet ettiği yerlerimizden öğrendik.
Cebimizden, cüzdanımızdan; vicdanımızdan…
Öğrenmenin yoluna yordamına dair ne biliyorsak…
Kâlû Belâ’dan beri biriktirdikleriyle hiç yetinmemiş, kendi kendinin cehaletine en fazla başkaldırmış yerimizden öğrendik.
Önyargılarımızı, peşin hükümlerimizi, egomuzu lime lime eden merak duygumuzdan…
Geleceğe dair ne biliyorsak…
Onu işte bir tek geçmişten öğrendik.
Kim bilir kaç insan ömrünün birbirine ulandığı mazimizden…
Bize mahsus merak duygumuzu yenemediğimiz için sebep olduğumuz bütün değişimlerden, etkileşimlerden, evrimlerden, devrimlerden, eylemlerden, hatta bazen eylemsizlikten öğrendik…
Tarihten türettik, geleceğe dair her ne öngörümüz varsa…
Bilâistisna…