Denize baktı sanki ilk defa görüyor gibi. Bir martıyı dikkatlice izledi. Kıyıda bekleyen kedinin yalnızlığına üzüldü. Kedinin bir anda neşe ile hoplayıp zıplamaya başladığını görünce gülmeye başladı. Masmavi deniz, içini açtı. Bu halleri hiç değişmedi. Bir çiçekle gülen yüzü düşen sarı bir yaprakla allak bullak oluyordu. İçinde; güneşle fırtına yan yanaydı.
Karadeniz boylu boyunca uzanıyordu önlerinde. Mevsim yazdı ama sonbaharı aratmayan bir serinlik vardı her yerde. Sabah kahvaltısı için tek tek gelmeye başlamıştı misafirler. Adamlar geldi, kadınlar geldi, mülkî amirler geldi. Masa yavaş yavaş donatıldı. Her zaman olduğu gibi önce herkesin gözünü doyuracaktı müessese sahibi. Bunu da başardı. Garsonlardan biri gitti, biri geldi.