Bir ülkenin sineması gelişmek için meydana geldiği kültürün köklerinden beslenir. Dolayısıyla bilime ve bilimsel düşünceye yeterince pâye verilmeyen bir ülkenin sinemasında, bilim kurgunun izlerine rastlamamak da şaşırtıcı değil. Keza “Ulaştırma Bakanı” Binali Yıldırım’ın “bulut bilişim” ile ilgili vecizeleri ya da Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın yönettiği toplumu betimlerken paylaşmakta beis görmediği muazzam tespitleri, neyin ne sebeple ve nasıl olduğunu pek güzel açıklıyor. Fakat ayan beyan ortada olan şeyleri tekrarlamanın kimseye bir faydası yok. Gelin, maddeler hâlinde Türkiye’de bilim kurgu sinemasının gelişmemesinin sebeplerini inceleyerek, buna bir çâre bulmaya çalışalım.
Bilim Kurgu Nedir?
Bilim kurgu sinemasına duyduğumuz hasretle iç çekmeden önce, bilim kurgu nedir, ona bir karar verelim. Türk Dil Kurumu’nun güncel Türkçe sözlüğüne göre bilim kurgunun tanımı şu: “Çağdaş bilim verileriyle düş gücünden oluşan film, roman vb. şeyler.” Yâni kabul edilebilir ve doğrulanabilir bilimsel gelişmeleri temel alarak oluşturulan, geleceğe yönelik öngörülerle şekillenen, dünya dışı yaşam formları, zaman yolculuğu, yaratıklar ve “paranormal”kâbiliyetler üzerine fikir teatilerinde bulunulan bir külliyat. Bana göre bu tanım çok zayıf ve yetersiz. Fakat TDK’nın bu konuda yalnızca kelime anlamının karşılığını vermekle yükümlü olduğunu göz önüne alırsak, en azından ortak bir zemin üzerinde ilerleyebiliriz.
