Ben her sabah kokunla uyanırım; sesinle boyanırım.
Benim mâbed-î bûsem, ezberimin oyası;
revnâk tutmuş düşlere adını taşıyorum.
Güllerin, nergislerin, zambakların ziyası
iniyor hazinenden, göğsüme perde perde…
Nefsin tüm nakışları ipek atlasımda mum,
kokuna uyandığım o bâkir vakitlerde…
Baskın yiyorum birden, coğrafyam yalınayak,
gözlerim imdadımı emziriyor, boşluğa…
Dağ figana duruyor, yankılanıyor koyak;
ardından kırılıyor heybeti hırçın yarın…
Mâbed-î bûsem benim, kıpkırmızı kuşluğa
feryatları düşüyor, kokuna durmuşların.
Yeri pençeliyorum köklü bir çınar gibi,
gökyüzüne yaslanıp, ağladığım oluyor.
Mâbed-î bûsem benim, â’rafımın sâhibi,
ay günden hayâ eder, perçemin açtığında…
Hasım bellerim cana, cananın hatminden kor
söz dinlemez rüzgârlar, kokunu saçtığında…
[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]