Bergman’ın şu bahsettiğin filmini izleyelim mi, hani şu şövalyeyle Azrail’in şövalyenin canı üzerine satranç oynadığı, biraz kafamız dağılır?
-Bergman mı? Sen Bergman sevmezsin ki. Hem Bergman filmlerini -‘Yedinci Mühür’ de dâhil olmak üzere- bizim kafalarımız ‘dağılsın’ diye değil, aksine bütün olarak kalsın ve inançtan ölüme, ahlâktan yalnızlığa tüm insanoğlunun ezelî ve ebedî çıkmaz sokakları üzerine düşünelim diye çekmiştir. Ayrıca sayısız iletişim kanalına sahip olsak da yüz yüze konuşmaktan daha iyisini hâlâ bulamadığımız şu günlerde beni o kanalların en nesli tükenmişlerinden olan ‘kısa mesaj’la terk edip gitmenin ardından nasıl bu geri dönüşü açıklama gereği duymayıp bu kez birlikte dağılmaktan bahsedebiliyorsun?
Uyandım. O gittiğinden beri her gece saat 2’yi, 3’ü veya 4’ü herhangi bir dakika geçe olduğu gibi yıllardır istikrarla asitli içecek tüketen biri olarak başka bir sebepten kaynaklandığı için gururuma yediremediğim o iğrenç mide ağrısıyla uyandım. Bilincim ve bilinçaltım arasında bilinçaltımın sahasında oynanan maçta her şey bilinçaltımın istediği gibi giderken, bilincimden kaynaklanan fiziksel acının beklenmedik golüyle kaybettim. Yine bu seansın yaşandığı her andan sonra olduğu gibi odanın karanlığına sigara ateşiyle küçük bir delik açtım. Biraz aydınlık iyi gelebilirdi, fazlasına hazır değildim.
Hepsi benzer şekilde gerçekleşiyordu. O ve ben orada oluyorduk. İçinde bulunduğumuz dünyadan kaynaklanan saçmalıklar gereği birçok fantastik olayla ve yanlış bilgilere dayalı konuşmalarla çevrelenmiş olsak da her şey istediğim gibiydi. O istediğim gibiydi, beni anlıyordu; sevdiğim filmleri/kitapları/şarkıları seviyor, gitmek istediğim yerlere gelmek istiyor, anlatmak istediklerimi dinlemek istiyor, susmak istediğimde sessizliğimi paylaşmak istiyordu. Her gün tekrarlanan şey aslında Stendhal’in “kristalizasyon” dediği,âşık olunan kişiyi her akla geldiğinde daha istenene yakın görme anlamını taşıyan yeniden biçimlendirme hâlinin tipik ve maalesef bu defa benim başıma gelen bir örneğiydi. Evet, böyle olduğunun farkındaydım, ancak her gerçek kaybeden gibi bu acıyı çekmeye ısrarla devam etmem gerekiyordu.