Öyle zannediyorum ki bu sosyal medya aparatları bizim bâzı konulardaki kabiliyetlerimizi iğdiş etti. Bunların en başında herhâlde yazı yazmak geliyor. Facebook arayüzüne bakarken vasatî 50-60 kelimeyi geçmeyen parlak lâflar edebiliyor; ama beyaz kâğıdı veya Word dosyasını doldurmak îcâb ettiğinde şaşkın ördeğe dönüyoruz. Bazı arkadaşlardan duymuştum; böyle dertlerden mustarip olanlar, yazıp çizeceklerini evvelâ Facebook arayüzüne durum güncellemesi yazar gibi yazıp, buradaki metni keserek Word’e aktarıyormuş. Yâni uygun yazı aparatlarında esin vermeyen periler, iyice öğür olduğumuz sosyal medya aracının başına geçince “ol dem lisân-ı hâl ile hâtif edip nidâ”, adama, yazacağını yazdırıyormuş. Henüz böyle bir tutukluk yaşamadım; ama benim de Facebook’ta, beyaz kâğıda nazaran daha hızlı olduğumu kabul etmem gerek.Şimdi; bu satırları niye yazdım? Ayarsız için tahrir vazifesiyle vazifelendirince, “Ne minvalde yazacağım ortada; ama ne yazacağım pek belirgin değil; acaba ne yazsam?” diye kara kara düşünmeye başladım. Yazı da ısmarlanınca gelen bir nesne değil. E bunun üzerine benim, ancak Chillon Şatosu gibi Leman Gölü’ne mütenâzır manzaralı bir ikâmetgâhı olmadıkça kalem oynatmakta müşkilât çeken sermest ruhum da eklenince, iş çıkmaza girdi. Tabiî, memleketin önemli meselelerinin kıymetdâr büyüklerimizle akıldâne küçüklerimiz arasında üleşilmiş olması da, zorluklara zorluk ekledi; ben de şahsî gâilelerimden biri hakkında kalem oynatayım dedim.
Bu yazıyı, bir câmi müştemilâtına kondurulmuş 80 m2’lik bir kütüphânede menfî bir adam olarak altı yıldır biriktirdiğim tecrübelerin ganâim sandığından devşirip topladıklarımla yazdığımı ve ayrıntıları post factum yazabileceğimi söyleyerek söze devam etmem gerekiyor; diğer yandan bu tahrîrin asıl ilham kaynağının, muhtarlarla konvansiyonel bir ilişki geliştiren Sayın Reisicumhur hazretleri olduğunu da belirtmeliyim. O, cemiyetin küçük birimlerinden olan mahallelere sızarken ben de o mahallelerin daha da küçük unsurlarından olan birkısım câmi cemaatlerini ve onların güdücüsü birkısım câmi derneklerini tarassut altına aldım. Yine de benim uğraşımın bir sosyal etkileşim olmadığını, karanlık ve kuytu köşesinde kısılmış gözler ve açılmış kulaklarla hedefine odaklanan bir kütüphanecinin hafî çalışması olduğunu dürüstlük nâmına ifâde etmem gerekir. Çalışmam bitince, Sayın Reisicumhur hazretleri nezdine mufassal bir değerlendirmeyle takdim edeceğim; ama birtakım notları burada bir nevi ön neşir çalışması olarak paylaşmakta sakınca görmüyorum.
[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]