Kasvetli bir öğle üzeri incecik yağan yağmurun altında yol boyu yürüdük. Yürüdüğümüz yol Arnavut kaldırımlı parke taş döşeli, kıvrımlı ve dar. Hava kapalı… Yerlere bakarak, su birikintilerinin üstünden atlayarak, ensemize düşen her damla yağmurda irkilerek ilerledik.
Dar sokaklardan geçip yüksek duvarlarla çevrili bir binanın önünde durduğumuzda gözüme ilk çarpan kapının üzerindeki çok eski zamanlardan kaldığı belli olan pirinç tokmak oldu. Yumruk yapılmış bir ele benzeyen kapı tokmağını çaldık. Duvarlar gibi kapı da hayli yüksek. Eski ama eskimemiş bir binanın cümle kapısından geçerken bu dünyadan yaklaşık yüz yıl kadar evvelinin dünyasına adım attım. Bir kapıdan geçip yüz yıllık zaman kaymaları yaşanan bir romanın içindeydim artık.