Nihayet sınav sonuçları açıklanıyor. Çocukluğundan bu yana yanıp tutuştuğu öğretmenlik mesleğine kavuşabilmenin sevinç ve heyecanı içinde tercihlerini yazıyor. İlk tercihine memleketindeki fakülteyi ardına memleketine yakın şehirleri bir bir sıralıyor. Dünyadaki tek varlığı annesinden bir süreliğine de olsa ayrılmak istemiyor. Henüz iki yaşındayken babasını bir kaza sonucu kaybettiğinde dönüşü olmayan ayrılıkların acısını vaktinden önce yaşıyor. Anacığının, onu yetiştirirken nasıl cefalar çektiğini sırf okuması için şehre taşınmak zorunda kalışını nasıl unutabilirdi ki… Köyünden ayrılmak kendisine de zor gelmişti gelmesini ama tekrar kavuşmak için bunun şart olduğunu biliyor. Poyraz soğuğunun yanaklarını yaktığı hoyrat, bir o kadar da ürkek bakışlı pak yüreklere yâren olmanın hayali ile içindeki sızıyı dindiriyor.
Sonuçlar açıklandığında gözü ekranda takılıp kalıyor. Beklediği gibi ne memleketi ne de memleketine yakın şehirlerden birinin ismini görüyor. Mutluluk ile burukluk kol kola girmiş, aynı anda karşısına çıkıveriyor. Ekranda, hocasının tavsiyesi ile son tercihlerine yazdığı uzak şehirlerden bir fakültenin adı yazıyor. Bu duygu dilemması ile boğuşurken annesi, her zaman tebessüm eden yüzüyle ona bakıp, “Hayırlısı bu imiş demek,” deyip, saçlarını okşuyor. Köyünden ayrılırken hissettiği sızıyı içinde bir kez daha duyuyor.
***