Bu yazıyı, dünyada gezdiği yerlerden hikâyeler anlattığına şahit olduğum, Süleyman Mümin Bulut ağabeyin aziz hatıralarına ithaf ediyorum. Ruhu şad olsun.
Sabahın erken saatlerinde yola çıktık. Uzun zamandır üzerinde düşündüğümüz yolculuklardan biriydi bu; Bişkek’ten Talas’a doğru gideceğiz, Manas Orda’ya uğrayıp Manas Destanı Müzesi’ni ve tarihi kümbeti ziyaret edeceğiz, Su Samır ve Çıçkan vadilerini göreceğiz. Ekipte Sağınbek var, mihmandarımız o, sonra Selahattin Hoca, Metin Hoca ve ben. Daha önce aynı ekiple Almatı’ya ziyaretimiz olmuştu.
Talas’a doğru gidiyoruz. Şehirden uzaklaştıkça önümüzde bahar rengârenk serpilirken, karlı dağları, iki yanımızdan da gürül gürül akan nehirleri, at sürülerini görüyoruz. Atayurdun kışı geçirmiş, baharla birlikte olanca güzelliğini ortaya çıkarmış olan bu manzarası, bize sadeliğin ve ihtişamın bir aradalığını iliklerimize kadar hissettiriyor. Bu manzaranın içinde, atalarımızın ruhlarının fısıltılarını duyar gibi oluyoruz.