“Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan”
Z. Gökalp
Aslında Ziya Gökalp’in dizelerinden anladıklarım, daha tartışmaya başlamadan sorunun cevabını bir ütopya olarak sunuyor. Yine de İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde ve işte birlik” fikriyle izah ettiği, dünya üzerinde yaşayan Ural-Altay dil ailesinde yer almış Türk ve Türki olmayan unsurlar bir ve beraber olması düşüncesi üzerinde kısıtlı da olsa bir şeyler söylemek istedim bu ay.
Thomas Moore tarafından kaleme alınan aynı isimli eserde, “var olmayan ülke”yi tanımlamak maksadıyla kullanılan “Utopia” kelimesi, eski çağ kayıtlarında “mutlu insanların ülkesi” anlamına gelen “Aitiope” kelimesi ile doğrudan bağlantılı. Günümüzde gittikçe artan mutsuzluk ve ulaşılmak istenen mutluluğun imkânsızlığı göz önüne alınırsa, her iki kavram da aynı şeyi karşılıyor aslında.
Distopya ise işin kolayına kaçarsak, ütopya için söylenenlerin tam zıttı. Aitiope tanımı dikkate alındığında bu zıtlığı “mutsuz insanların ülkesi” olarak da genişletebiliriz. Bu da günümüz toplumlarına distopyaların hâkim olduğu anlamına geliyor. Mutsuzluğu tesis eden ise baskıcı, iktidar odaklı ve menfaatçi toplum modeli olsa gerek.
Ütopya ile ilgili girizgâh niteliğindeki bilgilerin daha kapsamlı hâlini, Sadık Usta’nın Kaynak Yayınları tarafından yayınlanan “Türk Ütopyaları” adlı kitabında bulabilirsiniz. Elbette burada ütopya kavramı ele alındıktan sonra, edebî anlamda Türk ütopyalarının ilk örnekleri okuyucunun dikkatine sunulmakta.