Umutsuzum. Memleketin hâli hakkında her kalem oynatışımda, boşa kürek çektiğim, havanda su dövdüğüm hissine kapılıyorum artık, ama yine de yazmaya devam ediyorum. ‘Kus da rahatla’, diyorum kendime. Maksat, muhalefetim içimde kalmasın. Dışarıda, bir yerlerde yavaş yavaş biriksin.
Cumhur cemaat çıldırdık. Kızılca kıyamette, olağanüstü hâldeyiz: Olağanüstü hâlde hesapçı, arsız, komiğiz. Aksini iddia etmek imkânsız artık, gün gibi aşikâr her şey: Yeni Türkiye eskisine gani gani rahmet okutuyor; siyasal İslâmcılık güçlendikçe (güçten zehirlendikçe) gülünçleşiyor. Siyasal İslâmcılığın ideolojik alet çantasındaki kullanışlı öznelerin, akla zarar Batı yorumları bitmek bilmiyor. (Burada, ‘Batı’ derken, Batı’nın büyük, dünyaca ünlü entelektüellerini kastediyorum.) Hatta tam tersine, her geçen gün keyfî, kolaycı, tümdengelime dayalı yorum zincirlerine -öncekileri mumla aratan- yepyeni halkalar ekleniyor. Bu zamana dek bir kenara not edebildiğim isimler: Yusuf Kaplan, Gülben Ergen ve Kadir Mısıroğlu’ydu. Dördüncüsü, bir tarih profesörü: Ebubekir Sofuoğlu. Sofuoğlu’nun mesnetsiz Batı yorumu hakkında, Gazete Duvar’ın köşe yazarları İrfan Aktan ve Ali Duran Topuz tarafından, nitelikli eleştiri yazıları kaleme alınmıştı zaten. Merak edenler için, o metinlerin başlıklarını da paylaşayım: İrfan Aktan, “Althusser’in Baltası, Derrida’nın İntiharı, Nietzsche’nin Kırbacı” [23 Ocak 2017]; Ali Duran Topuz, “Musul Meselesinden ‘Eşcinsel Batılı’ya Sıçramak? (1)” [24 Ocak 2017], “İbni Haldun’u Bizden Kim Çaldı Peki? (2)” [25 Ocak 2017]. Ayrıca, Mustafa Öztürk’ün, Karar Gazetesi’ndeki eleştirisi de okunabilir: “Gerçek Aydın İntihar Etmeyen Aydındır (!)” [14 Ocak 2017]. Ben de bu denemeyle, onların yazdıklarına birkaç küçük dipnot daha eklemek niyetindeyim. Ama tabiî ki, öncelikle, Sofuoğlu’nun söz konusu yorumunu hatırlatmalıyım.
CNN TÜRK’te yayınlanan, Şirin Payzın’ın hazırlayıp sunduğu Ne Oluyor? adlı programda [26 Ekim 2016], Türkiye’nin Musul politikası konuşulurken, Ebubekir Sofuoğlu sözü -her nasılsa- bazı Batılı entelektüellere getirerek, onları şöyle ‘değerlendiriyor’:
- P. Althusser: “Marksist. Karısını baltayla öldürdü.”
- Derrida: “İntihar etti.”
- W. Nietzsche: “Akıl hastanesinden çıkamadı, orada öldü. Ve Nietzsche’nin ilginç bir cümlesi var: ‘Kadının yanına gidiyorsanız, kırbacınızı alın.’”
- Foucault: “Eşcinsel birisi, AIDS’ten ölmüştür. Bize nasıl örnek olsun bu, bizim aile yapımıza.”