Avrupa Birliği: Medenî Evropa devletleri “dünyalık mal için birbirlerini dişlemesinler” diye organize edilmiş siyasî ve ekonomik bir örgütlenmedir. Çeşitli kurumlarca yönetilir. (AB Konseyi, AB Komisyonu, AB Parlamentosu vs.) Birlik üyeleri AB hukukuna göre hareket ederler. Herhangi bir üye devletin ulusal hukukuyla AB hukukunun çelişmesi durumunda, AB hukuku sol kroşesiyle ulusal hukuku dümdüz eder.
Tüm üye ülkeleri prangalayan yasalar sâyesinde oluşturulan ortak pazar, insanlara ve sermayeye özgür hareket alanı sağlamış; biz gariban Türklere, “Evropa Birliği ‘accayip’ bir şey. Buradan uçak biletiyle aldığın soluğu, vizesiz girdiğin Fransa’da veriyorsun ağaabeeeyyyy!” dedirtmiştir. Hayal dünyamızı renklendiren bu çok uluslu yapı, bizlere altı güzide devletin armağanıdır. (Belçika, Hollanda, Lüksemburg, İtalya, Batı Almanya, Fransa. Tam bu noktada akıllara zarar bir soru sorulabilir; Nerede bu Birleşik Krallık?! Efenim Birleşik Krallık, muhteşem altılının yakaladığı ivmeyi fark edince topluluğa dâhil olmak istiyor. -O zamanlar Evropa Birliği değil, Evropa Kömür Çelik Topluluğu- Lâkin pek sevişmediklerinden ötürü, Fransa bu duruma mâni oluyor. Birleşik Krallık inat edip ikinci sefer başvuru yapınca, kankaları Danimarka ve İrlanda ile beraber topluluğa kabul ediliyorlar ve Evropa Birliği, tarihinin ilk genişleme dalgasını yaşamış oluyor.)
Tüm cakasına rağmen, son yıllarda twitter analistlerinin yaydığı “Evropa Birliği tükendi, pek yakında dağılacak” dedikoduları yüzünden zor durumlar yaşayan Birlik, İngiltere’nin de “bye bye” demesiyle büyük bir sarsıntı yaşamış; söz konusu sarsıntı hasebiyle de, AB eşiğine ayak sürtmekten afilli potinlerini eskiten Türkiye, derin kederlere gark olmuştur… Neyleyelim İngiltere’nin olmadığı birliği ya hû?!
Birleşmiş Milletler: II. Dünya Savaşı neticelendikten sonra ortaya atılan BM fikri, galip devletlerin uyanıklık edip, “Hocam biz bu savaşı kotardık. Bundan sonra ağzımızın tadı bozulmasın” demelerinden sonra ortaya çıkmıştır. BM ile hedeflenen, ülkelerin ilerleyen zamanlarda ‘çiklet’ kavgası yaşamalarını engellemek ve de güvenliği koruyarak barışı tesis etmektir. (“İnanmayın şair sözüne, muhakkak yalandır” minvalinde bir söz vardı, buraya onu yazacaktım ama hayli ciddî uluslararası meseleler aklımı bulandırdı, unuttum. Siz bir ara hatırlatıverirsiniz bana.)