Meclis-i Mebusan’ın 5 Nisan 1327 (1909) tarihli içtimaında aile ve medenî hukuka müteallik hararetli tartışmalar yaşanmıştır. Ele alınan konular arasında erkek ve kadının hakları, çok evlilik, nesep meseleleri de vardır. Meselenin İslâmî hukuk kurallarına göre yapılmasından pek haz duymayan Kirkor Zöhrab Efendi, zamanın değiştiğini ve artık çağdaş normlarda bir hukuka ihtiyaç duyulduğunu belirterek nesebi sahih ve nesebi gayri sahih kavramlarına karşı çıkmıştır: “Nesebi ve nesli tahrip meselesi meydana kondu. Bu maddeye âit mütalâatımı arz edeyim; 20’nci asırda, yâni yalnız beşeriyyetin hukuk-ı içtimaiyyesi başlıca her şeye hâkim olan bir asırda ben bu nesebi tahrip meselesini anlayamıyorum, kurun-i vustada bu söz cârî idi, fakat 20’nci asırda bu dâvâlar mesmû olamaz, kurun-i vustada asilzadelik dâvâları vardı.(Gürültüler) Rica ederim müsaade edin biz burada ilmî, içtimaî bir tetkikte bulunuyoruz, buraya hususî hisler girmez, siz istediğiniz gibi karar vermekte hâkimsiniz. O asırlarda ben falanın oğluyum, falan benim ecdâdımdandır, bu veled-i zinâdır, piçtir tabirleri cârî idi. Bendeniz bu tabirleri kabul etmem. 20’nci asrın şerefi için ve bütün insaniyetin şerefi için bu tabirleri kemal-i şiddetle reddederim; bundan sonra dünya yüzünde yalnız insanlar vardır, veled-i zinâlar, piçler yoktur.”
Kirkor Zöhrab Efendi, Müslüman mebuslar tarafından ahkâm-ı şeriyyeyi bilmemekle itham edilmiştir. Bunun üzerine Zöhrab Kanun-ı Esasi’yi hatırlatmıştır: “Kanun-u Esasi’nin, zannederim bir maddesinde yahut Ahkâm-ı Esasiyesinde diyor ki, bütün Osmanlılar müsâvîdir. Eğer babası meçhûl olduğundan dolayı zaten bedbahtlığa mahkûm olan bir adamı siz Osmanlılık şerefinden mahrûm ederek bir nakîse ile ebedî sûrette lekedar edecekseniz, Meşrutiyet kalır mı? (Gürültü) Öyle ise, nesebi tahripten bahsetmeyin, babası meçhûl olan Osmanlı’nın diğerlerinden daha ziyade şayan-ı himâye olması lâzım gelir. Ona, mâyub nazarı ile bakmak doğru değildir, onun velisi millet olmak lâzım gelirken, bir velî-i hususisi olmadığından dolayı onu himâyet etmemek, Meşrutiyet’e lâyık mıdır? Yâni hakkaniyete lâyık mıdır? Demek istiyorum ki, benim nazarımda bir Osmanlı dünyaya geldiği günden itibaren, bir çocuk dünyaya geldiği günden itibaren diğer çocuklara tamamiyle müsâvîdir. Bu müsâvât itibariyla benim için elzem olan, millet-i Osmaniyye’nin menafi-ı umumiyyesidir. Yoksa, bir pederin veyahut bir ailenin şerefi hususisi bana ancak ikinci derecede tesir eder.”
[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]