Felsefe dünyasının yerlisi olan bir dostumun kurduğu sohbet sofrasında otururken konu “ölüm”e geldi:
“Ay dost, bilir misin en rahat ettiğim yer mezarlıklardır. Okumasını bilene nice kitaplar vardır orada. Dinlemesini bilene nice öğütler vardır orada. O nedenle haftada en az bir kere mezarlıklara giderim. Mezarlıkları canlı olan toplumun medeniyeti diridir.”
“Nasıl yâni? Ne gibi diri?”
“Basbaya diri işte! Örneğin Frankfurt mezarlığı… Ana kapıdan geçtiğinde sola doğru git seni feylesof Arthur Schopenhauer karşılar. Mezarının karşısında bir oturak vardır. Yerini al ve karşılıklı sohbet etmeye başla. Ben hep öyle yaparım.”
“Dostum amma da ettin ha!”
“Evet, amma da çok sohbet ederim. Schopenhauer gençliğinde dağ tırmanmayı pek severdi. Yükseklerden çevresine bakmaya bayılırdı. Hele hele yerde iken gözünde devâsa görünenlerin dağın zirvesinden baktığında kaybolduklarını görmek ona pek haz verirdi. Şimdi o toprak altında, ben toprak üstünde birbirimize bakıp duruyoruz.
[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]