“dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücür çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak”
Zaman ilerliyor. Saatler, günler, haftalar, aylar… Dakikaları saymıyorum. Ne önemi var?
Zaman ilerliyor. Yaşlanıyoruz. Ölüyor, dirilmiyoruz.
Zaman ilerliyor. Biz sayıyoruz.
Uğrunda savaşılacak bir dâvâ arıyoruz. Bulduğumuzu sanıyor, inanıyoruz. Sonra, bir ümitsizlik dayanıyor kapımıza… Çalıyor, kapı çalıyor. Açmıyoruz. Gizlenmişiz bir köşeye, karanlıkta, kurşunî bir karanlıkta bizi çağıranın, bize seslenenin, bizden olmadığını biliyor, îmân ediyoruz…
Dayanıyoruz. Bizi mahkûm etmeye bilenmiş kör talihlilere, direniyoruz. Sanırım onlar için üzülüyoruz. Doğrusu da bu mu?
Ahvalimiz kötü, vaziyetler fiyasko… Bir çıkış bekliyoruz, mağaranın dibindeyiz. Taş büyük… Işık sızacak ama güneş doğmadı henüz! Mehdi mi? Ne alâka?
Bir şey olacaksa, bir şey… Bunu biz yapmalıyız. Gözbebeklerimiz büyümeden, çığlıklarımız velveleye dönüşmeden, zamanını beklemeden, Tanrı’ya havâlesiz bir şeyler yapmalı. Ama bizden ama sizden…
Çok mu lekeli kalbimiz? Kararan sâdece madenci yüzleri mi? Hiç mi ar yok kuzum sizde? Etraf gazino aydınlığı…
Bakın! Bir çocuk yaklaşıyor. Elinde bir kitap… Parmakları ince uzun… Kitap tutuyor, piyano değil… Ya şu köşedeki? O sıska! Ne enteresan değil mi? “Çocuklar ne korkunç Allah’ım?” Doğurup doğurup salıyorlar sokağa!
[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]