Sebeb-i Telif
Sayın Cumhurbaşkanı’nın Sayın (eski) Başbakan’a küsküyü verdiği, birilerinin başka birilerine devlet gemisinin grandi babafingosundan el salladığı garâmat ve kasâvet dolu mûtad Türkiye günlerinden birinde; hazır mübârek Ramazan’ın eşiğindeyken, şöyle bir Ramazannâme yazayım veya asrısaadet öykülerinden bir derleme yapayım diye düşünüyordum ki, bu işleri televizyonlarda tonla paraya yapan hocalar varken burada bilâbedel yapmanın, nasıl desem, “tecimsel” mantıksızlığı tüm hazırlıklarıma galebe çaldı ve ben başka bir şeyler yazmaya karar verdim. Tabiî memlekette malzeme bol; Yusuf Kaplan’ın gına getirten medeniyet tasavvurları, Ahmet Turan Alkan’ın zekâsının artık burnundan fışkırmaya başladığını gösteren, milliyetçiliğe yönelik ergenlik sivilcesi benzetmesi bu ganâim sandığının en üstünde duruyordu ki, Levent Gültekin hepsine sıva çekti. “Taklîd ile seccâde-nişîn olmış oturmuş/Tahkîkde ammâ har-ı güsiste-‘inândur” hitap ve itâbının öznesi olan bu müsvedde entelektüeller; alelumum İslâmcılar, yâhut eski İslâmcı ve şimdilerde ne olduğunu kendisi de pek bilmeyen acîbe ve garîbe ehli bazen gerçekten büyük lâflar ettikleri zehâbıyla öyle zıvanadan çıkıyorlar ki, duyunca, sizin uğradığınız tutukluğun geçmesi iki üç gününüze mâl olabiliyor. Bu Levent Bey de geçenlerde bir tweet attı; “Bir insan yapacağız,” diyordu, “O insanın kalbi Alevilik, damarlarındaki kan Müslümanlık, iskeleti Atatürkçülük, vicdanı solculuk olacak.” Okuyunca gayriihtiyârî, “Gözleri şahbaz, gerdanı beyaz, biraz da tombul olsun” dedim; ama fecaat böyle geçiştirilecek türden değildi. Artık iyice Dr. Frankenstein olmaya özenenlerin içlerinde nasıl bir adam yaratma iştihâsı doğduysa, bu popüler kültür ikonunu bilen herkesin tahmin edeceği üzere, sâdece kendi yıkımlarını değil, bizim de başımızı yemenin mesuliyetini hevesle üstlenme azimlerinde hiçbir azalma olmadığını bu beliğ(!) ifâdeyle de ortaya koymuş oldular. Yeni bir medeniyet inşâı, yeni bir insan yaratmak her türden devrimci hayâlperestliğin uğursuz yıkıcılığının öncü konu başlıklarındandır. Tabiî ben şimdi bunca muzahrafat ve bu ruh hastalıklarıyla uğraşmak istemiyorum, ihtisâsım değil; ama sığ bir kültürün, toptancı tasavvurların, ciddîyetsiz okumaların iktidar imkânlarıyla buluşması netîcesinde doğan bu eskiyi yıkma ve yeniyi yaratma arzuları, bana târihin tabiî seyri içerisinde (Onuncu Yıl Marşı’nda anlatılanlar değil) ortaya çıkan bâzı gerçek “homo novus”ları, yâni yeni insan modellerini hatırlattı. Kısacası bu hayırsızlar, bende Meşrûtiyet ve Cumhûriyet ideâllerinin yarattığı, târihin ufantıları arasında yitmekten son anda kurtarılmış yeni insanlardan pek tanınmayan ikisini kısaca anlatma düşüncesini uyandırarak hayırlı bir işe vesîle oldular.
[vc_cta h2=”Yazının devamı Ayarsız dergisinde” style=”3d” add_button=”right” btn_title=”Abonelik Formu” btn_style=”3d” btn_shape=”square” btn_color=”danger” btn_link=”url:http%3A%2F%2Fayarsiz.net%2Fabonelik-formu%2F|||”]Ayarsız dergisini kitapçılardan edinebilir veya Abonelik formunu doldurarak adresinize getirtebilirsiniz.[/vc_cta]